2016 Yılının En İyi Filmleri

0
1662
Yılının
2016 'nın bitmesine günler kala geçtiğimiz 11 ayın değerlendirmesini yaparken bu yılın en iyisi olduğunu düşündüğümüz filmlerin listesini çıkarttık.

2016 yılının bitmesine sayılı günler kala geçtiğimiz 11 ayın değerlendirmesini yaparken bu yılın en iyisi olduğunu düşündüğümüz filmlerin listesini sizler için hazırlamaya karar verdik.

Bu yıl sinema severler için oldukça verimli geçti. Marvel ve DC süperkahraman filmleriyle tüm çizgiroman okurlarını sinema salonlarına çekerken Ghostbusters’ın sadece kadınlardan oluşan versiyonu tüm genç kızlara ilham oldu. Aksiyon ve bilimkurgu filmlerinin sayısındaki artış da önümüzdeki senelerde sinema sektörü adına umutlanmamıza neden oldu.

10. Deadpool

Marvel’ın en sevilen süperkahramanlarından biri olan Deadpool Şubat ayında sinemaseverlerle buluştu. Ryan Gosling’in bu sorunlu ama bir o kadar da komik kahramana hayat verdiği filmde dış görünüşüyle oldukça övünen ve karşılaştığı her kadını etkileyen özel kuvvetler emeklisi Wade Wilson Vanessa ile tanıştıktan sonra kendini tamamen aşık olduğu kadına adamaya karar verir. Ancak kanser olduğunu öğrenmesiyle Vanessa’yı bu sıkıntılı sürece sürüklemek istemez ve ondan ayrılır. Tedavi olma umuduyla başvurduğu bir klinikte denek olarak kullanılacağını fark eder ve tüm üzerinde gerçekleştirilen deneyler sonucunda özel güçlere kavuşur. Kendisine işkence çektiren Ajan’dan intikam almak ve bulunduğu yerden kurtulmak için elinden gelen her şeyi yapan Wade sonunda çıkan bir yangın sonucu tanınmayacak hale gelir ve Ajan Francis’ten intikam alma duygusuyla serüvenine başlar.

İzlerken oldukça keyif aldığım bu filmi sadece Ryan Reynolds’ın muhteşem mimikleri için bile izleyebilirsiniz.

9. Finding Dory

Pixar’ın 2003 yapımı başarılı animasyon filmi Finding Nemo‘nun karakterlerinden Dory’nin hikayesini anlatan bu tatlı animasyon filminde her şeyi unutan Dory’nin ebeveynlerini bulup evine geri dönmeye çalışırken yaşadığı maceraları izledik. Ülkemizde 2 Eylül’de vizyona giren film kesinlikle her yaş grubuna hitap ediyor. Pixar, kahvenizi yudumlarken keyifle izleyebileceğiniz bir animasyon ortaya koymuş.

8. The girl on the Train

Aynı adlı kitaptan uyarlanan gizem/gerilim türündeki filmin başrolünde muhteşem performansıyla Emily Blunt’ı izliyoruz. Alkol problemi nedeniyle iş bulmakta zorlanan Rachel her gün tren camından birkaç dakikalığına gördüğü evde yaşayanlarla ilgili tahminlerde bulunur. Ancak evde yaşayan kadının cinayete kurban gitmesiyle Rachel kendini akıl almaz bir trajedinin içinde bulur. Gerilim filmlerini seviyorsanız kesinlikle izlemeniz gereken bir başyapıt.

7. Creed

Rocky filmlerinin devam niteliğinde olan Creed, Rocky Balboa’nın eğitmenliğini yaptığı ve eski rakibi Apollo Creed’in oğlu olan Adonis Johnson’ın hikayesini anlatıyor. Michael B. Jordan’ın performansıyla göz doldurduğu filmin ödül almaması gerçekten sinema sektöründeki politik duruşun en somut kanıtlarından biri denilebilir.

6. Batman v. Superman: Dawn of Justice

Filmin konusu hepimizin bildiği gibi Batman ve Superman’in aynı safta olduklarını anlamadan savaşmaları ve sonrasında güçlerini birleştirip Justice League’i oluşturmaları. Christian Bale’in unutulmaz Batman performansından sonra bayrağı Ben Affleck’e devrettiği bu filmde oldukça farklı bir Batman portresi çizilmiş. Sağ kolu Robin’in ölümünden sonra daha da mekanikleşen Batman, Gotman şehrini korumak için karşına çıkan herkesle savaşmaya hazır. Superman rolünde izlediğimiz Henry Cavill her zamanki donukluğuyla Superman’in çizgiromanlardaki Tanrı havasını bize aktarmaya başarıyor ancak izleyiciye sempatik Clark Kent’i hissettirme konusunda yine sınıfta kalmış. Yine de izlemeniz gereken klasiklerden biri olduğunu düşünüyorum.

5. Everybody Wants Some!!

Richard Linklater’ın kendine has “Texaslılar kendilerince konuşup, partiliyor” türündeki filmlerinden biri olan Everybody Wants Some!! 1980li yıllarda üniversiteye giden bir grup gencin yaşadıklarını konu alıyor. Üniversite öğrencilerini konu alan pek çok film yapıldığını ve bu konunun artık çok klişe olduğunu düşünüyor olabilirsiniz ama diğer filmlerin aksine Everybody Wants Some!! kesinlikle size yetişkin olmanın getirdiği sancıları hissettirip yüzünüzde buruk bir tebessüm oluşturuyor.

4. Deepwater Horizon

Film 2010 yılının Nisan ayında yaşanan petrol sızıntısıyla yaşananları anlatıyor. Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en büyük petrol kazası olan Deepwater Horizon’da kaza günü çalışanların maruz kaldığı korkunç durumun dramatize edilerek anlatıldığı filmi boğazım düğüm düğüm izledim. Mark Wahlberg, Kurt Russell, Dylan O’Brien, Gina Rodrigez gibi yıldızların olduğu filmin yönetmen koltuğunda Peter Berg oturuyor.

3. Arrival

Her yıl, uzaylıların dünyayı işgal etmeye çalıştığı sayısız film çekiliyor. Arrival’ı da bu filmlerden biriymiş gibi değerlendirdim ama dev oyuncu kadrosu ve Denis Villeneuve’ün yönetmenliğini üstlenmesi nedeniyle filmi izlemeye karar verdim. Önyargılarımı bir kenara bırakıp bu filmi izlemem için ısrar eden arkadaşlarıma teşekkür etmek istiyorum. Film kesinlikle önümüzdeki yıllarda vizyona girecek bilim-kurgu filmlerine yeni bir ton ve kadraj örneği sunuyor. Filmi izlerken sürekli tahminlerde bulunuyor, sanki oyuncular bir şekilde sizi duyacakmışçasına konuşuyorsunuz, en azından ben ve çalışma arkadaşlarım izlerken bunu yaptık. Film hala vizyonda, gerçekten iyi bir bilim-kurgu filmine hasretseniz izlemenizi tavsiye ediyoruz.

2. Ghostbusters

Daha vizyona girmeden büyük bir nefretle karşılaşan filme gelen olumsuz eleştiriler sonucu öryargım oluşmuştu. Ancak filmi izlediğimde kesinlikle bunun Hollywood’un cinsiyetçi ve ırkçı kampanyasından başka bir şey olmadığını fark ettim. Klasik Ghostbusters filmleri kadar komik ve bir o kadar da güçlü mesajları olan filmi izlemediyseniz hemen şu saat dilimi içinde izlemenizi rica ediyorum.

1. Fantastic Beasts and Where to Find Them

Hayır bu listenin birincisinin Fantastic Beasts and Where to Find Them olmasının sebebi büyük bir Harry Potter hayranı olmam, Eddie Redmayne’in yaptığı her filmi sorgusuz sualsiz izlemem ya da Ezra Miller’ın mükemmel suratından gözümü alamamam değil. David Yates gerçekten ortaya fantastik türde bir başyapıt koymuş, J.K. Rowling kaleminin ne kadar mucizevi olduğunu, 21. yüzyıldaki çoğu yazarda olmayan büyüleyici bir üsluba sahip olduğunu bir kez daha kanıtlamış. Serinin beş filmden oluştuğunu duyunca bunun pek de aklı başında bir karar olmadığını düşünmüştüm ancak filmi izledikten sonra tüm fikirlerim değişti. Beş filmin bu mükemmel seriye yetmeyeceğini düşünüyorum. Film hala vizyonda olduğu için sinema salonunda görsel efektleri doyasıya yaşayarak izleme şansınız var.